günümüzde artık eskilerle idare edilen edebiyat. şimdi daha çok "türk tipi edebiyat" var. o 'türk tipi' ibaresini neden koydum? önceki entirilerimi okuyanlar bilir; eğer bir şeyin başına 'türk tipi' veya 'türk usulü' yazmışsam o şeyden uzak durulması gerekir. güzel olan bir şeyin berbat versiyonu anlamına gelir.
sokakta, çayda, rakıda, yatakta, tuvalette... kısacası her şeyde ve yerde bir edebiyat arıyoruz. sırf edebiyat yapmak için edebiyat yaptığımızdan, ortaya çıkan sonuçlar da hiç tatmin edici değil.
---
daha kötüsü de var: eski eserlerin cılkını çıkartmak! ilk akla gelen örnek tabi ki
kürk mantolu madonna'dır. instagramda kahve ile birlikte fotosunu çekmeler, kitap üzerinden gösteriş yapmalar, kendini kültürlü göstermeye çalışmalar... herkes birbirini kopyalayınca haliyle olan kitaba oluyor.
türk tipi edebiyattan en son nasiplenen de (burada rte sesiyle "
ne yazık ki kadere bak" var)
oğuz atay'dır. zaten
tutunamayanlar'ın cılkını çıkarmışlardı, bir de bu yetmezmiş gibi
adamın mezarını ne hale getirmişler. bakın bu edebiyat sevgisi değildir, düpedüz kepazeliktir. adamın mezarından ne istediniz amk? oku üç kulhü bir elhamını çek git. müslüman değilsen de şöyle bir bak ya da ne bileyim mezar taşıyla konuş git. neymiş efendim
(bkz: bu dünyadan bir oğuz atay geçti)ymiş... bilmiyorduk çok saol amk.
---
çok sinirlendim gençler, şimdi müsadenizle tütün kolonyası çekmeye gidiyorum.